Forex

 Haberleri Kullanarak Nasıl Kâr Edebiliriz hakkında detaylı bilgi almak için lütfen başlığa tıklayınız 

Zaman zaman, piyasadaki bir gelişmeden sorumlu tutulan bir haberden şu şekilde bahsedildiğini okur veya duyarız: “Faiz oranının yükseltilmesine karşın, Wall Street’te hisse senetleri sert bir yükseliş yaşadı,” ya da , “IBM bugün kârını %10 oranında arttırmış olduğunu açıklamasına rağmen hisseleri 1,50$ düştü. Uzmanlar bu tepkinin nedenini açıklayamadılar.” Bunlar, piyasanın gelen haberlere gösterdiği tepkiler hakkında tipik başlıklardır. Şüphesiz, bu gibi görünüşte rasyonel olmayan fiyat hareketleri aslında mantıklı insanlar için birer sürprizdir. Eğer haber iyi ise hisse senedi yükselmeli, kötü ise elbette düşmelidir.
Bu gibi görünüşte açıklanamayan hareketler, aslında piyasanın ya da daha doğrusu piyasa oyuncularının hep geleceğe odaklanmalarından ve haberlerin ve bu haber başlıklarının arkasında yatan olayları, her yönüyle hesaba katmış olmalarından kaynaklanmaktadır. Bunun sonucunda, IBM’in kârı açıklandığında, bu hisseyi izleyenlerin birçoğu zaten açıklanan rakamın beklentisi içinde bu hisseyi satın almışlardır. Bu “iyi haberi” hesaba katmamış olan bazıları ise, ancak yapılan açıklama üzerine alım yapmaya karar verirler. Ancak, ellerindeki hisseleri boşaltmak için bu anı bekleyen diğerleri, IBM’in kârının açıklanmasını bir satış fırsatı olarak kullanırlar.
Bazen bu tür açıklamalar daha büyük bir alım dalgası yaratsa da, hisse senedi günü yükselişle kapasa dahi, muhtemelen açıklama yapıldıktan sonra erişilen en yüksek değerin altına inilecektir. Fark etmez. İnsanların çoğu bu haberleri beklemekte olup, bu olayı, ellerindeki hisseleri beklendiğinden daha iyi açıklanan kârlardan etkilenen kişi veya kurumlara satmak için kullanmaya karar verirler. Neden? Belki de, bu yatırımcılar kârların bir süre için bu seviye üzerine çıkmayacağına inanıyorlardır. Kârların açıklanması, bu nedenle yükselirken satış yapmak için çok elverişli bir fırsat olarak görülmüştür. Her halükarda, piyasayı izleyenlerin bakış açısından önemli olan, haberin iyi olması ve hissenin değerinin yükselmesi gerektiğidir. Ayrıca, bunun bir zayıflık işareti olmadığıdır. Sonuçta eğer fiyat iyi haberle yükselemiyorsa, yükselmesi için daha ne olması gerekir ki? Bu, birçok kişi için, piyasalarda uzun yıllara dayanan deneyimi olanlar da dahil olmak üzere, anlaşılması zor olan bir durumdur. Eğer gelen haber iyi ise, satmak aptalca gibi görünür, ancak çoğunlukla bu durumda satmanın akıllılık olduğu ortaya çıkmıştır.
1991 yılının Ağustos ayında, eski Sovyetler Birliği Başkanı Gorbaçev’in aleyhinde darbe girişiminde bulunulduğu günün sabahı, altın 4$ ile 6$ yukarıda açılmış, ancak New York’taki kapanış günün başlangıcına göre sadece 50 cent yukarıda olmuştur. Bu, darbe başarısızlığa uğramadan iki gün öncesi idi, yani ortada endişelenecek çok şey bulunmaktaydı. O anda piyasayı izleyen çok az kişi, darbenin çok yakında sona ereceğini tahmin edebilmiştir. O anda, hafif aşırı satım konumunda olan altın fiyatının, o gün yukarı patlama yapmış olması gerekirdi, çünkü altın dünyadaki huzursuzluk kaynağı olaylara genellikle her zaman olumlu tepki vermiştir.
1970’lerin enflasyonist ortamında, bu gibi haberlerin 20-30$ yükselişe neden olması beklenirdi. Darbenin ilk günü sona erdiğinde, büyük bir belirsizlik hakimdi, fiyat ise yerinden fazla kımıldamamıştı bile. Bu olay, piyasa tarafından hiç beklenmiyordu; yani darbenin önceden fiyatlara yansımış olduğunu düşünmek mümkün değildir. Aslında, fiyatın arz talep dengesinde açıkça aşağı yönlü bir eğilim vardı. Alıcılar, altın için “iyi” olan bu habere kanmamışlardı, buna karşın satıcılar ellerindeki altını herkese satmaya hazırdılar. Fiyat iyi haberle yükselemiyorsa, bu aşağı yönlü bir işarettir. Daha sonra o hafta içinde darbe başarısız oldu ve fiyatlar düşmeye devam etti. Şekil 9-1’de aslında düşüşün fazla sürmediği ve darbe öncesi seviyelerine geri döndüğü görülmektedir; ancak sadece kısa vadeli açıdan bakıldığında, “iyi” haberde satış yapmak çoğunlukla doğru karar olmuştur.
Bilinen Haber Fiyatlara Yansımış Haberdir
Tüm finansal piyasalar gelecekteki olayları tahmin etmeye çalışarak geleceğe doğru bakarlar. Bunu pratikte “fiyatlara yansımak” olarak ifade edebiliriz. Bu süreç, öncelikle tipik piyasa konjonktüründe gerçekleşen olayların zaman sırası konusunda güçlü sezgilere sahip birkaç ileri görüşlü kişi tarafından başlatılır. Bu kişiler, ayrıca olaylar geliştikçe diğer piyasa oyuncularının algılamalarının nasıl değiştiği konusunda da deneyim sahibidirler. Zaman geçtikçe, daha geniş bir kitlede olası sonuçlara dair beklentiler oluşur ve bu nedenle de gittikçe daha çok kişi tarafından fiyatlara yansıtılmış olur. Sonuçta, olay gerçekleşir veya açıklanır ve piyasa oyuncuları artık bundan sonraki beklentiye odaklanmaya başlar. Bu gerçek hayatta yaşanan sürecin, basitleştirilmiş bir halidir, çünkü fiyatlar aslında bir çok farklı olayın, ekonomik trendin ve psikolojik çevre faktörlerinin etkileşimi sonucunda oluşmaktadır. Bu fiyatlara yansıma mekanizmasını sadece bir iki olaya indirgemek mümkün olsaydı, herhangi bir piyasayı tahmin etmek nispeten kolay olurdu, çünkü bu durumda herkes aynı oyunu oynayacağından olaylar fiyatlara anında yansımış olurdu.
Akademisyenler uzun süreden beri finansal piyasaların etkin olduğunu ileri sürmektedir. Etkin piyasa teorisi belirli bir piyasanın veya menkulün, kendisini etkileyebilecek tüm bilgileri, anında ve etkin olarak fiyata yansıtacak şekilde sindirmiş olduğunu savunmaktadır. Bu teorinin taraftarları para kazanmanın olanaksız olduğunu ileri sürmektedirler, çünkü aslında bunların tümü fiyatlara yansımış durumdadır. Onlara göre, piyasalar bu nedenle tümüyle “rastlantısal bir yürüyüş” içindedir.”
Şahsen piyasaların belirli bir ölçüde etkin olduğu hipotezine katılıyorum. En çok beğendiği hisse senedine ait kârların düşeceğine inanan yatırımcı her ne olursa olsun, eğer en azından pozisyonunun bir kısmını satıp daha iyi bir fiyattan yerine koymamışsa, mantıksız davranmış olacaktır. Etkin piyasa hipotezinde iki yanlış nokta bulunmaktadır. Birincisi, aynı bilgi herkesin eline aynı zamanda geçmemektedir. Bilginin yayılması belirli bir zaman almaktadır. İkincisi, bilgiler ilk edinildiğinde, herkes tarafından aynı şekilde yorumlanmamaktadır. Örneğin, çoğu kişinin haberlerin sadece dış yüzünü yorumladıklarını ve piyasada egemen harekete karşı hareket edenlerin ise, haberlerin ardında sürü psikolojisiyle izlenenlerden farklı, mantıklı alternatif senaryolar olup olmadığını arayacağını hatırlayınız.
Örnek olarak bir XYZ hisse senedini ele alalım. XYZ son altı ay boyunca 10 ile 12 $ aralığında işlem görmüştür. Önce zeki bir analist, piyasaya girecek yeni bir ürün sayesinde şirketin maliyetlerinden önemli ölçüde tasarruf sağlanacağını keşfeder. Böylece, bu hisseyi birkaç seçkin müşterisine tavsiye etmeye başlar. Kademe kademe artan talep, fiyatın 10-12$ seviyesinin üzerine çekilmesini sağlar. Yavaş yavaş diğer analistler durumu sezmeye başlarlar ve fiyat biraz daha yükselir. Daha sonra şirket beklenmeyen bir şekilde kötü kâr rakamları açıklar ve fiyat aşağı kayar. Düşüş şaşırtıcı derecede kısa süreli olur ve hisse fiyatı yükselmeye devam eder. Böyle olmasının nedeni, gelecek gelişmenin farkında olan bilgili kişilerin bu düşüşü bir alım fırsatı olarak görmeleri ve hazır ucuzlamışken bu fiyattan yeni alım yapmalarıdır. Bu noktada iyi anlaşılması gereken noktalardan biri, kuvvetli bir teknik konumda olan piyasanın kötü haberleri çok çabuk hazmetmesidir. Bu hareket aslında çok olumlu bir sinyaldir.
Daha sonra, yerel brokerler haberi müşterilerine yaydıkça, daha çok sayıda yatırımcı şirketten haberdar olmaya başlar. Tüm bu dönem boyunca hisse yükselmeye devam eder. Böylece şirket açıklama durumuna geldiğinde zaten hemen hemen herkes bunu beklemektedir ve haber pek de şaşırtıcı olmaz. Yeni ürün lansmanı gazetelere haber olduğunda da olay artık herkes tarafından bilinmektedir. Sadece gazeteleri okuyanlar içinde bu bilgiye sahip olmayanlar, bu durumda alıcı olabilirler belki. Ancak bu noktadan sonra, artık bu habere dayanarak alım yapacak kimse kalmamıştır.
Burada fiyatın yükselmesine neden olan haberin açıklanması değil, açıklamaya yönelik oluşan beklentidir. Açıklama günü artık para kazanmak mümkün değildir. Para, günler veya haftalar veya öncesinden yani bilgiye her ne zaman eriştiyseniz o andan itibaren kazanılmaya başlanmıştır. Şimdi, bu haberin beklentisiyle alım yapmış olan bu kişilerden birçoğunun kâr realizasyonu isteklisi olmaması lehinize olacaktır. Eğer burada yeterli düzeyde kâr realizasyonu gerçekleşirse fiyat da düşmeye başlar. Bu noktada, fiyatları yukarı yönde etkilemesi beklenen bir açıklamanın tetiklediği satışlar teknik bir zayıflık göstergesidir.
Etkin piyasa teorisinin diğer yanlışı da, fiyatların piyasa oyuncularının gelecekte beklenen olaylara yönelik tavrı ile belirlendiğidir. Birçok kişi haberlere fevri tepkiler verirler, bazıları ise tepki vermeden önce düşünmeye zaman ayırırlar.
Aslında hisse senedi piyasasındaki yatırımcılar, genel eğilime uymaya çokça yatkındır. Örneğin yatırımcılar 1982 ile 1983 arasında teknoloji hisselerini yüksek fiyatlarla almaya razıyken, daha sonra 80’li yılların sonuna dek teknoloji hisselerinin pabucu dama atılmıştır. Gıda hisseleri 70’li yıllarda istikrarlı bir gelişme gösterirken, sonraki on yılın sonuna dek yatırımcılar tarafından pek tercih edilmemişlerdir. Bu tutarsızlıkların tek açıklaması, yatırımcı davranışlarıdır, etkin piyasa teorisi değil.
Bazı durumlarda, piyasanın haberlere tepkisi gecikmeli olur. Ekim 1973 tarihinde Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği (OPEC), Amerika’nın Arap-İsrail savaşında İsrail’i desteklemesi nedeniyle, ABD’ye yapılan petrol ihracatına ambargo koymaya karar verdi. Burada mantıklı olan piyasanın hemen düşmesidir, ancak bu, ambargo açıklamasını izleyen birkaç gün içinde gerçekleşmiş ve ardından hisse senedi borsasında sert düşüşler meydana gelmiştir Gerçekler bilindiği halde insanlar neden hemen tepki göstermemiştir. Muhtemelen zamanla yatırımcı tavrı değişmiş ve fiyatlar düşüşe geçmiştir. Buna diğer bir örnek de, FED faiz oranlarını büyük ve beklenmeyen bir oranda artırarak %1 seviyesine çektiğinde Aralık 1991’de meydana gelmiştir. Piyasa o gün hemen küçük bir yükselişle tepki vermiş, ancak fiyatlardaki esas patlama daha sonra olmuştur. Diğer yandan, Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgaline verilen yanıt hemen hemen gecikmesiz olarak gerçekleşmiştir.
Etkin piyasa teorisi, insanın doğasında bulunan bazı tuhaflıkları hesaba katmamaktadır. Piyasaların etkin olma eğiliminde olduğu tartışılmaz, ancak burada verilen örnekler, fiyat hareketlerinin arkasında yatan tek nedenin bu etkinlik olmadığını göstermektedir. Piyasaların etkinliği genellikle, öngörülebilmesi makul ölçülerde mümkün olan belirli bazı açıklamalardan kazanç sağlamanın oldukça zor olması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu konu üzerinde çok sayıda araştırma yapılmıştır. Dean Frank, Frank Rielly ve Eugene Drzyminski tarafından Notre Dame Üniversitesinde yapılan bir çalışma, hisse senedi fiyatlarının dünyadaki gelişmeler hakkında yeni gelen bilgileri hızla hesaba kattığını göstermektedir. Bu hız, yatırımcıların bu bilgiye dayanarak ortalama üzerinde getiri elde etmesini engellemektedir. Diğer çalışmalar sonucunda, kamuya yapılan açıklama, açıklanan kâr ve benzerinden yararlanmaya çalışarak piyasa üzerinde kazanç elde etme şansının çok düşük olduğu ortaya çıkmıştır.
Bu araştırma girişimlerinde sorunlu olan nokta, bunlarda haberlerin öneminin sayısal olarak nasıl belirlenmiş olduğudur. Bu, yukarı yönlü ve pek önemsiz yani fiyatta değişiklik yaratmayacak türden bir haber olabilir. Diğer yandan, haberlerin birçoğu önceden dışarı sızmış olabilmektedir. Şirketler çoğunlukla analistleri, önceden farkında olmadıkları gelecek gelişmelere yönelik “hazırlamaktadır”.
Bu bakımdan, Fairleigh Dickinson Üniversitesi’nden Dr. Patrick Gaughan, hisselerin kapanış değerleri ile, The Wall Street Journal gazetesinde belirli bir günlerde yayınlanmış haberler arasında ilişki olmadığını göstermiştir. Bunun yerine, çok değişkenli analizler kullanılarak, haberlerin yayınlanmasından birkaç gün önceki fiyatları, haberler ile istatistiksel olarak ilişkili olduğunu göstermek mümkün olmuştur. Kendisi bu verilere dayanarak şu sonuca varmıştır, “günlük finans medyasında yer alan haberler borsa fiyatlarını etkilememektedir. Haberler bu piyasalar için çok önemlidir. Ancak piyasaların genellikle basılı medyadan daha çabuk haber aldıkları kaynaklar bulunmaktadır.” Bu nedenle, yaptığı bu kısa vadeli çalışma ile Dr. Gaughan, bir haberin piyasayı açıklanmadan önce etkilediğini kanıtlamış olmaktadır.
Piyasaların haberlere verdiği tepkiyi analiz ederek nasıl kâr edebiliriz?
Haberler çoğunlukla zaten sürekli olarak fiyatlara yansıdığından, gelen haberleri kullanarak kâr etmenin ne kadar zor olduğunu birinci bölümde öğrenmiştik. Tamamen yeni olan olaylar, yani tabii doğal afetler, suikastlar veya rastlantılara bağlı başka olaylar, öngörülemediklerinden henüz fiyatlara yansımamıştır. Bu gibi durumlarda piyasanın tepkisi çok öğretici olabilir. Bir yükselişin başlamasına neden olamayan iyi haberler düşüş işareti olarak algılanmalıdır. Diğer yandan, düşüşle sonuçlanmayan veya ardından toparlanmanın geldiği kısa ömürlü aşağı yönlü haberler, piyasanın güçlü olduğunu gösterir. 50’li yılların başına Başkan Eisenhower’in kalp krizi, piyasada düşüşe neden olsa dahi, hemen ardından bir ralli yaşanmıştı. Başkanın kalp krizine dair “haberi öncesi” fiyatlardan almış olanlar bile kâr etmişlerdi. 22 Kasım 1963 yılında John F. Kennedy’ye yapılan suikastin ardından da, yatırımcılar için aynı durum geçerliydi. Piyasanın ilk tepkisi sert bir satış dalgası olmuştu, ancak kısa süren satışların ardından yükseliş gelmişti.
Her iki örnekte de, piyasaların çok kötü haberleri sindirme kapasitesinin ve dengeyi kaybetmemesinin olumlu birer faktör olduğu görülmektedir. Aslında her iki durum da güçlü birer alım sinyalidir. Suikastın ardından yaşanan fiyat hareketi iki olaya neden olmuştur. Birincisi, ilk satış paniğinde piyasa, fevri tepkiler veren, inançlı olmayan pozisyon sahiplerinden kurtulmuştur. Piyasanın suikast öncesindeki düzeye yeniden ulaşması, bundan kaynaklanan satış dalgasının tamamlanmış olduğunu göstermektedir. İkincisi, piyasanın bu tür istikrarı bozabilecek haberlerin karşısında dengesini kaybetmemesi, piyasanın teknik olarak güçlü olduğunu ve daha da yukarı gitmesi olasılığının bulunduğunu göstermektedir. O zamanlar, bu durumun düzelmesinin bahanesi Lyndon Johnson’un yönetimi devralarak durumu kontrol altına alması olmuştur. Piyasalar belirsizlikten nefret ettiği için, bu algılama çok olumlu bir faktör olarak karşılanmıştır. Gerçek neden ise, büyük olasılıkla, piyasanın da aslında çok iyi bildiği gibi, ekonominin uzun vadeli bir kalkınma döneminin ilk safhalarında olmasıdır. Ekonomi bir durgunluğun eşiğinde olmuş olsaydı, piyasanın habere bu denli cesurca tepki göstermesi beklenemezdi.
1973-1974 durgunluğu sırasında Başkan Nixon’un istifasına verilen tepki, bir önceki örnekte anlatılan reaksiyonun tam zıddıdır. Başkan Yardımcısı Gerald Ford başkanlığı üstlendikten sonra, Johnson’dan aşağı kalır yanı olmayan bir icraat sergilemiştir. Ancak, faiz hadlerinin yükseldiği ve ekonominin düşüşe geçtiği bir ortamda hisse senetlerinin düşüşü kaçınılmaz olmuştur. Nixon’un istifası, zamanlaması sürpriz olsa da, hiç bir şekilde, Kennedy suikastı veya Eisenhower’in kalp krizi gibi beklenmeyen bir olay değildi. Böylelikle, piyasa bu olasılığı fiyatlara önceden yansıtma imkanı bulmuştur. Ford’un icraatı iyi olsa dahi, aşağı yönlü piyasa yeniden hakim olmuş ve fiyatlar düşüşünü sürdürmüştür. Bu nedenle, bir piyasanın bir habere nasıl tepki gösterdiği, ana trendin yukarı mı aşağı mı olduğunu belirlemekte çok aydınlatıcı olabilmektedir.
Piyasaların haberlere tepkisine bir örnek de, 16 Ocak 1991 tarihinde Körfez Savaşının patlak vermesi ile ilgilidir. Savaşları her zaman tahmin etmek mümkün değildir, ancak bu durumda, Iraklılara Kuveyt’ten çekilmeleri için verilen süre 15 Ocak’ta dolmaktaydı. Bunu yapmadıkları için, ABD ve müttefiklerinin aslında bir noktada müdahale edeceğini tahmin etmek mümkündü. Savaş başladığında piyasa herkesin beklentisinin aksine yukarı doğru patladı.
Neden böyle oldu? Bu sorunun yanıtı, savaşın başlamasından önceki olayların ve yatırımcı algılamalarının analizinde saklıdır. Savaş olasılığının önceden biliniyor olduğunu anımsayın. Aslına bakarsanız, piyasa Ekim 1990 tarihinde bir dip oluşturmuştu. 1991 yılının ilk haftalarında, verilen sürenin sonuna yaklaşıldıkça, yatırımcıların çoğu satışa geçtiğinden piyasa satış baskısı altında gerilemişti. O sırada yaşanan genel belirsizliğin yanı sıra, profesyoneller de çarpışmaların başlaması ile birlikte 100-150 puanlık daha düşüş öngörmüşlerdi. Bunun gerçekleşmesi halinde, bunun mükemmel bir alım fırsatı olacağından söz edilmekteydi. Burada sorun, herkesin aynı görüşte olmasıydı. Piyasa savaşa beklenmeyen bir şekilde yukarı doğru patlayarak yanıt verdi. Piyasanın beklenen şekilde hareket etmemesinin diğer bir nedeni de, askeri müdahalenin gece yani New York Borsası kapalıyken gerçekleşmesiydi. Japonya’da yaşanan ilk tepki insanların beklediği yönde olmuştu, yani önce yaşanan düşüşün ardından yükseliş gelmişti. New York Borsası açıldığında ise, tüm dünya borsaları çoktan yukarı dönmüştü ve Avrupa piyasalarında sert yükselişler yaşanmaktaydı. Bu da, Amerikalı yatırımcılara düşük fiyatlardan alım yapma şansı tanımamıştı.
Bu arada, 15 Ocak öncesinde aşırı bir kötümserliğin hakim olduğunu belirtmemiz gerekir. Bunun bağlı olarak da, bir çok traderin açık pozisyonu bulunmaktaydı ve 16 Ocak günü açılışta bu pozisyonları kapamak zorunda kaldılar. 15 Ocak sabahı, tüm piyasa oyuncularının aynı yönde düşündüğü piyasalara klasik bir örnektir. Yükselişe inananlar pozisyonlarını kapatmış, düşüşe inananlar ise yoğun olarak açık pozisyon almışlardır. Piyasanın çökmeyeceğinin farkına varıldığında bu pozisyonlar hemen kapatıldı. Açıkları olanlar hemen pozisyonlarını kapattı, yükselişe inanan fakat pozisyonu olmayanlar ise, sattıklarını uygun fiyatlarla yerine koyma fırsatını görünce yeniden pozisyon açmaya başladılar.
Yaşanan yükseliş, ABD’nin üstün teknolojisi ile savaşı kazanma olasılığının yüksek olmasına dayandırıldı. Ayrıca, savaş düşünceleri ve devam etmekte olan ekonomik durgunluk nedeniyle darbe yemiş olan tüketici güveninin de yukarı sıçraması ile birlikte, düzelme sürecine girilmiş oldu. Merkez Bankasının para politikasını gevşetmesi de, bu düzelmenin temelini atmış oldu. Bu nedenle, 16 Ocak’ta fiyatların sert bir şekilde yükselmesi, aslında bir yükseliş piyasasının yolda olduğunu güçlü bir şekilde doğrulamaktaydı.
Bu örnekten çıkarılabilecek diğer bir sonuç da, piyasanın aynı olayı asla iki kez fiyatlamayacağı yönündeki eski bir Wall Street atasözüne dayandırılabilir. Bu durumda, piyasa zaten savaşı fiyatlara yansıtmak için, Ağustos ve Ekim ayları arasında kendine yeterince süre bulmuştu. Çarpışmalar başladığında ise, piyasa oyuncuları kendilerine odaklanacak başka şeyler aramaya başladılar. Çoğu insanın genelde olaylar karşısında nasıl tepki gösterdiği ve endişe ettiği düşünüldüğünde, bu hiç de sürpriz değildir. Öğrencilerin çoğu önemli bir sınava girmeden önce heyecanlanmaya başlarlar. Bu nedenle de sınav yaklaştıkça sıkı bir şekilde ders çalışmaya başlarlar. Ancak endişelerin zirveye ulaştığı nokta daha öncesidir, bu da önlem almayı tetikleyen unsur, yani ders çalışmaktır. Eğer endişenin derecesini ölçmek mümkün olsaydı, bunun, ders çalışma süreci başlamadan hemen önce en yüksek düzeyde olduğu görürdük. Ders çalışma süreci başladıktan sonra, öğrenciler sınavın düşündükleri kadar da zorlu bir engel olmadığını fark ederler. Bu, sınav öncesinde yeniden stres yaşama olasılığını tamamıyla ortadan kaldırmaz. Ancak, sınava sıkı bir şekilde hazırlandıkça, sınavda başarılı olacaklarına dair güvenleri kademe kademe artar. Benzer şekilde, piyasalar da çetin sınavlara fiyat düşüşleri ile hazırlanır. İnsanlar satış yaparak kendilerini korumaya yönelik önlemler alırlar, yani endişeli olanlar için pozisyonlarını kapatma imkanı doğar ve böylelikle piyasa artık bir sonraki olayı fiyatlara yansıtmaya hazırdır.
Finans medyasında yayınlanan makalelerle ilgili olarak, piyasanın haberlere olan tepkisi, piyasanın yönünü anlamak için çok yararlı olabilir. İlginç bir uygulama da, The Wall Street Journal gazetesinin Para ve Yatırım bölümünü izlemektir. Emtia piyasaları sayfaları, örneğin genellikle bir grafik eşliğinde belirli bir emtiaya odaklanır. Manşetteki emtia genellikle bir gün önce ya da geçen iki veya hafta boyunca sert bir hareket yaşamıştır. Buraya konu olabilmesi için, bir emtiada bazı haberlerin etkisiyle sert bir düşüş görülmüş olması gerekir. Şekil 9-1’de, haberin yayınladığı 21 Eylül tarihinden önce altın fiyatında gerçekleşen oldukça büyük çaplı bir yükseliş olduğu görülmektedir. Emtia sayfasının başlığı “7 Ülkenin Sovyetler Birliğine Mali Yardımda Bulunma Kararı Altın Fiyatları Yükseltti” şeklindeydi. Çok açık ki, fiyatlar zaten bu olayın beklentisi içinde yükselmekteydi. Artık bu bilginin kamuya açıklanması ile birlikte, kısa vadede yükselişin devam etme şansı büyük ölçüde azalmıştır. Şekil 9-1’de bunun gerçekleştiği görülmektedir, makalenin yayınlanmasını izleyen bir kaç gün içinde fiyat geri çekilmiştir.
Benzer bir örnek de Şekil 9-2’de gösterilmiştir, ancak bu kez büyük bir düşüşün ardından buğday fiyatları söz konusudur. Yazının manşeti, “Vadeli Buğday Kontratı Fiyatları 13 Yılın En Düşük Seviyesine Geriledi”
şeklindedir. Yine, burada da makalenin yayınlandığı gün iyi bir dönüş sinyalidir. Bu klasik örnekler, bu olgunun doğruluğunu göstermek amacıyla kullanılmıştır, ancak birçok piyasa analizinde olduğu gibi, The Wall Street Journal gazetesi, piyasada egemen harekete karşı hareket edenler için şaşmaz bir mekanizma olarak kullanılamaz. Kişisel görüşüm şöyledir: Eğer bir piyasa, bir süredir devam eden bir yükseliş veya düşüş trendi içindeyse, bundan, trendin ters yöne dönebileceğine yönelik bir uyarı olarak yararlanılmalıdır. Eğer söz konusu piyasa makalede belirtilenin tersi yönünde kapanmışsa trendin dönmesi olasılığı yüksektir. Bir haber makalesi sadece bir göstergedir, ancak buna rağmen piyasaya belirli bir noktadan girmeye yönelik tartışmasız bir uyarı niteliğindedir. Genelde, devam etmekte olan mevcut trendin aksi yönde pozisyon alanların şansı – manşette son 5 yılın en yüksek veya son 10 yılın en düşük seviyeleri gibi ifadeler içeriyorsa – daha da yüksektir.
Çoğunlukla, düşük açıklanan bir kâr rakamının önce satışlara neden olsa dahi günü daha sonra artıda kapattığını görürüz. Genellikle, bu gibi hareketlere özellikle yüksek işlem hacimleri eşlik etmektedir. Bunun nedeni genellikle, yatırımcıların kötü haberleri bekliyor olması ve bu haber gelene dek piyasadan uzak durmalarıdır. Tabii bu fiyatlar üzerinde baskı yaratan bir etkiye neden olur, çünkü alıcılar açıklama yapılana dek beklemeyi tercih ederler. Kötü haber açıklandıktan sonra yatırımcılar hisseyi toplamaya başlarlar ve trend yukarı döner.
Önemli bir haber ardından, hisse senetlerinde ya da daha doğrusu finansal piyasalarda yaşanan fiyat hareketleri piyasanın yönünü anlamak için çok faydalı olabilir. Eğer bir piyasa, piyasayı izleyen, bilgili olmayan birinin bekleyeceğinin tam tersi yönde hareket ediyorsa, piyasanın iyi veya kötü bir haberi fiyatlara önceden yansıtmış olduğunu ve muhtemelen yeni bir trendin başlayacağını daha önce öğrenmiştik. Bir trendin, kısa ömürlü mü yoksa uzun ömürlü mü olacağı da ayrı bir konudur. Diğer yandan piyasa kötü haberleri bekliyor olsa da, gelen haber genel olarak beklenenden daha kötü olabilir. Bu durumda iki senaryo söz konusudur. Ya, fiyatlardaki satış dalgası devam eder, ki bu durum teknik olarak fazla bir şey ifade etmez; çünkü fiyatlar mantıklı bir tepki vermektedir. Ya da, haber piyasa tarafından hızla emilerek fiyatlar “haber açıklandıktan sonraki” en yüksek seviyelere erişir, ki bu güçlü bir teknik durum olup daha da çok yüksek fiyatları görmeyi bekleyebiliriz. Bu fenomeni, daha önce hayali XYX hissesi için ve piyasanın Kennedy suikastına olan tepkisi için verilen örnekler sırasında ele almıştık. Her iki durumda da piyasa oyuncuları, kısa vadeli engellere takılıp kalmak yerine uzun vadeli olumlu görünüme odaklanabilmektedir.
Aynı durum tersi için de geçerlidir, yani piyasa yükseliş yönünde akla gelebilecek en güçlü sinyalleri göz ardı edebilmektedir. Bir broker’in Kanada’da 1973 yılında iki hisse senedi – Chrysler ve Kanadalı küçük bir elektronik imalatçısı Electrohome – için aldığı inanılmaz iyi haberler aldığını hatırlıyorum. Her ikisi için de beklentilerin üzerinde kârlar açıklanmış, ancak her iki hisse senedi de düşmeye devam etmişti. O zamanlar, buna neyin neden olduğunu anlayamamıştım, ancak daha sonraları böyle bir çok bariz örnek gördükten sonra, bu gibi aşikâr teknik zayıflıkları göz ardı etmenin genellikle pek de akıllıca olmayacağına karar verdim. İyi haberlere rağmen Chrysler’e ve Electrohome’ye satış gelmesinin nedeni, yatırımcıların gelecek ekonomik durgunluğa odaklanmış olmaları ve o günkü haberler ne denli iyi olursa olsun bu hisseleri ellerinde tutmak istememeleridir.
“Açıklamalı Yatırım Psikolojisi’nden” alıntıdır. Çeviren : Eralp TUNA

 

Forex - USD/CHF yüksek İsviçre ekonomik verilerinin ardından düştü

 

Forex Pros - Amerikan doları, Perşembe günü İsviçre frankı karşısında İsviçre ekonomik verilerinin yüksek gelmesinin ardından değer kaybetti.

USD/CHF günün en yüksek seviyesi olan 1.0466 seviyesinden %0.26 oranında düşerek 1.0399 seviyesini vurdu.

Çift Geçen Pazartesi gününün en düşüğü olan 1.0350 seviyesinden destek bulurken Pazartesi gününün en yüksek direnç seviyesi 1.0533 olarak belirlendi.

Günün erken saatlerinde, İsviçre Federal İstatistik Ofisi, ülkenin ticaret açığı Haziran ayında 1.77 milyon İsviçre frankı seviyesinden 2.88 milyon İsviçre frankı seviyesine yükseldiğini belirtti.

Ekonomistler Temmuz ayı ticaret açığının 1.86 milyon İsviçre frankı olmasını bekliyorlardı.

Rapor, yıllık ihracat oranı Haziran ayında %14.70 oranında arttıktan sonra Temmuz ayında %2.20 oranında yükseldi. Yıllık ithalat oranı Haziran ayında %0.30 oranında arttıktan sonra Temmuz ayında %13.20 oranında yükseldi.

İsviçre frankı, euro karşısında yükselişte. EUR/CHF %0.49 oranında kayarak 1.3332 seviyesini vurdu.

Perşembe günü, Ekonomik Araştırma Merkezi ZEW İsviçre ekonomik beklenti endeksinin Haziran ayında 2.2'ye düşmesinin ardından Temmuz ayında 9.1' yükseldiğini belirtti.  

 FOREX

TeleTRADE International

TeleTRADE DJ International Consulting uluslararası finans piyasalarında uzman kadrosu ve 1994‘ten beri edindiği tecrübe ile Avrasya’nın en geniş temsilcilik ağına sahip en büyük finans ve finans eğitimi kuruluşlarından birisidir. Birçok ülkede verdiği aracı kurum ve eğitim hizmetlerinin yanısıra, uluslararası mal veya hizmet ticareti yapan şirket veya kişilere de, bu faaliyetleri sırasında, kur farklılarından doğabilecek zararlara karşı korunmaları konusunda danışmanlık hizmetleri de vermektedir.
 FOREX, bir ülkenin para birimi karşılığında diğer bir ülkenin para biriminin alındığı veya satıldığı dünyanın en büyük finans piyasasıdır. Şirketimiz müşterilerine traderlık mesleğini edinip dünya finans piyasalarında (FOREX, Amerikan Borsası, CFD) çalışmayı ve banka faizlerinden çok daha yüksek karlar elde etmeyi öneriyor ve öğretiyor.
 Yatırımcılara ve şirketlere danışmanlık ve servisler sağlamanın yanısıra şirketimiz dünyanın en büyük bankalarıyla yıllarca çalışmanın getirdiği tecrübeyi en modern ve alanında en iyi yazılım ile birleştirerek bulunduğu ülkelerin önde gelen üniversiteleri ve bazı merkez bankalarıyla çalışarak finansal analistleri, traderlari ve yeni başlayanları profesyonel bir şekilde eğitiyor ve uluslararası finans piyasalarında kariyer yapma imkanını sunuyor.

 

FOREX (FOREIGN EXCHANGE - FOREKS) PİYASASININ TANIMI

Genellikle “forex” ya da “FX” pazarı olarak tanımlanmakta olan “Foreign Exchange” piyasası dünyadaki en geniş, kolayca paraya tahvil edilebilen ve en anlaşılır mali piyasadır. Günlük ortalama iş hacmi şu anda 2 trilyon USDyi aşmıştır. ABD de yer alan birleşik öz sermaye piyasalarının tümü Forex piyasasının ticari hacminin %3 üne ulaşamamaktadır.
Sadece artan piyasadan kar sağlayabilinen diğer finans piyasalarının aksine, Foreks pazarının karı her iki para biriminin değişken değerleri hakkındaki tam olarak öngörülebilen rotasyonlarla belirlenmektedir. Bu sebeple diğer piyasaları etkileyen periyodik değişimler FX piyasası için geçerli değildir. Borsadaki sürekli dalgalanmalar kar için devamlı bir fırsat sunmaktadır.
Üste Dön


 
Temel Kavramlar

Forex terimi, bir ülkenin para birimini satarken eş zamanlı olarak diğer para birimini almak anlamına gelmektedir. Para birimleri karşılıklı takas edildiğinden dolayı, bir borsa değişiminden kar sağlayabilmek için artacağını umduğunuz para birimini alır diğerini satarsınız. Örneğin, Euro'nun (EUR) Dolar (USD) karşısında artacağını düşünüyorsanız EUR alırsınız, ya da diğer bir deyişle EUR alırsınız USD satarsınız. Buna alternatif olarak, eğer EUR’nun USD karşısında değer kaybedeceğini düşünüyorsanız, EUR satar USD alırsınız.
Kar sağlamak için boğa piyasasını beklemek gereksiz, her an bir para birimi diğerine karşı güçlenebilir. Foreks piyasası, bu sebeple, yatırım için sürekli fırsatlar geliştirmektedir.
Üste Dön


 
Forex piyasasını kimler kullanabilir?

Forex yatırımcıları iki gruba ayrılabilir; hedgerlar ve spekülatörler.
Hedgerlar; Hükümetlerin, (ithalat/ihracat) şirketlerinin ve bazı katılımcıların döviz borsasında rizikoları vardır. Ulusal/mahalli parayla, (ürün ve servis mübadelesi gibi) birlikte iş yaptıkları ya da yatırım yaptıkları grupların dövizleri arasındaki ters hareket kar-zarar rakamını belirlemektedir. Bütün bu döviz arbitrajı ticaretinin temelidir; ancak gerçek piyasanın sadece yaklaşık %5 ini oluşturur.
Spekülatörler: Bankalar, fonlar, şirketler ve bireylerden oluşan bu grup, fiyatlardaki hareketlilik ve değişimden kar sağlamak için yapay oran rizikosu yaratmaktadır.
Üste Dön


 
Para Birimleri

Her para birimi 3 harf kodu ile tanımlanır. Örneğin, EUR Euro demektir ve Avrupa para birimini temsil eder. USD Amerikan doları demektir. (Genellikle baş harfleri tanımlanan) para birimlerinden oluşan dünya, EUR, USD, JPY(Japon yeni), GBP (İngiliz poundu yada sterlini), CHF (İsviçre frankı), AUD(Avustralya doları) ve CAD(Kanada doları)’ dan ibarettir.
Para birimleri, çiftler olarak kabul edilmekte ve öyle arz edilmektedir. Üç harfli para birimi kodlanır bölme işareti konur ve diğer üç harfli para birimi kodlanır. İlk yazılan para birimi “temel”, “belirleyici” ve “standart para” olarak kabul edilirken, ikinci para birimi “ikincil para” olarak kabul edilmektedir.
Örneğin EUR/USD paritesine baktığımızda; EUR yönlendirici para, USD ikincil paradır. “Döviz pariteleri” veya “karşıt döviz”  sayılarla takip edilir; bu genelde ilk rakamından sonra ondalık işareti konulan 5 tek haneli rakamdan oluşur, örneğin: 1.2660
Bu rakam bir paranın diğerine göre oranını belirtir ve “ikincil paranın miktarı, anaparanın bir parçası olması için gereklidir” şeklinde yorumlanabilir. Verilen örnekte olduğu gibi, EUR/USD 1.2660, 1 Euro alabilmek için 1 dolar 26,6 cent gerekmektedir.
Üste Dön



Bid ve Ask veya Buy ve Sell, Al ve Sat

Para paritesinin ardından her zaman iki numara gelmektedir; ilki ikincisine göre daha küçük sayısal rakamlardan oluşmaktadır. Bu durumda aynı örneği tekrar kullanabiliriz  (EUR/USD 1.2660 1.2663). İlk numara “arz” ya da “satım” ikinci numara ise “talep”, “teklif” ya da “alım” olarak bilinmektedir.
Arz (satım) rakamı anaparanın alış fiyatını ve ikincil paranın satış fiyatını belirtir; bu durumda EUR’nun alış fiyatı ve USD’nin satış fiyatı belirlenir.
Ticaret çerçevesinin ötesinde, borsa simsarı 1,2847ten USD karşılığında EUR alabilir ya da EUR satıp 1.2844ten USD alabilir. Yatırımcı 117.60dan JPY karşılığı USD alabilir ya da USD satıp 117,57 den JPY alabilir.
 


 
Kar ve Zarar Hesaplama (P&L - K&Z)

Daha önce bahsettiğimiz gibi döviz borsası oranı, ikincil para bakımından anaparanın temel bir birimi olarak değerini göstermektedir. Takası başlatacaksanız, anaparanın miktarı üzerinden takas yapmayı deneyin; takası sonlandıracaksanız, aynı miktarında sonlandırın, bu sayede gidiş geliş süresince(başlama-bitiş) oluşan kar veya zarar takası ikincil para üzerinde şekillenecektir.
Örneğin eğer bir yatırımcı 1.2820den 100,000 EUR/USD satıyorsa ve sonrasında 1.2760dan 100,000 EUR/USD alıyorsa, onun EUR genel pozisyonu sıfırdır (100,000-100,000) ancak USD de böyle değildir. USD uzun vadeli pozisyonda 100,000*1.2820=$128,200, kısa vadeli pozisyonda -100,000*1.2760=-$127,600 gözükmektedir. Kar ya da zarar her zaman ikincil paradadır. Basitçe anlatmak gerekirse, kar zarar durumu USD terimindeki kar zararı göstermektedir. Bu ticaretteki kar 600$ dır.
411 numaralı pozisyonda Kur riski altına girme (açık pozisyon) açısından baktığımızda gördüğümüz gibi, yatırımcı 1.2806’dan USD karşılığında 20,000 EUR satın almıştır. Kapanış için mevcut oran 1.2844dir, bu sebeple yatırımcının mevcut karı 38 pip (aradaki fark) ve 20000*0.0038= $76’dır.
 
Üste Dön


 
Bir Pip ( Tik )

Bu durumda yatırımcının 60 puan yani pip yaptığını görebiliriz. Bu şu şekilde hesaplanır; 1.2820-1.2760=0.0060, yani 1 pip=0.0001 ve 100,000 EUR/USD durumunda 1 pip değeri 10$ dır. Piyasa faiz oranının 118.30 olduğu USD/JPY durumunda 1 pip 0.01dir. Şunu söyleyebiliriz ki; 1 pip, bir orandaki son ondalık sayının gösterdiği rakama eşittir. 100,000 olarak kabul edilen USD/JPY durumunda 1 pip değeri şöyle hesaplanır: 100,000*0.01= 1,000 JPYdir. USD bazında ise, 1,000/118.30= $8.45dir. (neredeyse cent civarında) 
Üste Dön



Emirler - Stop ve Limit

Diğer finans piyasalarında olduğu gibi, Forex piyasasında pazar, fiyat oranı (Piyasa emirleri olarak da bilinen) ve olası oranlar açısından yer alınabilmektedir, bu durum Stop (stop-loss=zararı durdurma satışı) veya Limit Emri olarak bilinmektedir. Ancak diğer finans piyasalarının aksine, Forex piyasasında yer alan emirler daha kolaydır, çok daha iyi sonuçlar verir ve emirlerde çeşitli varyasyonlar ve fırsatlar yer almaktadır.
Mevcut piyasa koşullarında bir alışverişe girmek istediğinizde, alım ve satım piyasa şartlarını kolaylıkla uygulayabilirsiniz. Bir yatırımcı ya açtığı pozisyonda zararı sınırlamayı(ki bu durumda yatırımcı Stop emirleri uygulayabilir) ya da ticarette bulunmayı isteyebilir, ancak en olmadı bu durum mevcut pazarlardan daha cazip gelebilir. (bu durumda yatırımcı limit emirlerini uygulayabilir)
Yukarıda belirtildiği gibi stop emri, risk oluşturan pozisyonlar geliştiğinde serbest ticarette olası kayıpları önlemek için ortaya çıkarılabilir. Örneğin, eğer bir yatırımcı 1.2820den 100,000 EUR/USD aldıysa, açıkça EUR/USD oranının bir kar getirebilecek şekilde artmasını ummaktadır. Ancak yatırımcı takası sürdürmek için kaybını sınırlandırmayı da tercih edebilir. Maksimum kayıp karşısında, yatırımcı $1,000 kazanmayı umuyorsa ve her Pibin 10$ ettiğini biliyorsa (100,000 EUR*0.0001= $10 şeklinde hesaplanır ), bu durumda uygulamada 1.2720ten 100 Pip kazanacağı için stop emrini oluşturmak ister. Peşin satışla kapatılmazsa, Lider platformda emir uygulanırsa ve hatta (stop emrinin satış emri olduğu durumlarda) ihale 1.2720de kapandığında;1.2720den alıcı $1,000 kaybedecektir.
Aşırı fiyat dalgalanmaları sırasında, emirleri uygulamak zor hatta imkânsız olabilir.
Üste Dön


 
Emirler – O.C.O, I/Ds ve Trailing Stops

Daha önce de bahsettiğimiz gibi LiderTrader platformunda bulunan Forex piyasasında kullanabildiğimiz pek çok emir grubu vardır. Yukarıda bahsetmiş olduğumuz stop ve limit emirleri kullanılan temel emirlerdir. Geri kalanlar basit kombinasyonlar ve şartlı emirlerdir.
Aşırı fiyat dalgalanmalarında emirleri uygulamak zor hatta imkânsız olabilir.
 Üste Dön


 
O.C.O

Biri gerçekleşirse diğerini iptal et emri, “One Cancels the Other” ın kısaltılmış halidir. Bir pozisyona yönelik uygulanır ve geleceğe yöneliktir. Yatırımcı açık pozisyona karşı stop emri ya da limit emri kullanabilir. İlkinde pozisyon sonlandırılır(stop emri uygulandığında bir kayıp, limit emri uygulandığında bir kar ortaya çıkar), kalan emirler iptal edildiğinde alışveriş kapanır.
En iyisi bir örnekle açıklayalım. Bir yatırımcı 0.7730 dan 250,000 AUD/USD açık verdiğini ve  $1,250 USD kar sağlamayı umduğunu ancak $750 USD kaybetmeyi göze almadığını varsayarsak, şu emirleri uygulaması uygun olabilir. Her pip 25$ken 50 pip 1,250USD olduğunu düşünürsek, yatırımcı oluşan fiyattan 50 piplik bir limit emri koyabilir; bu yüzden limit emri 0.7680den oluşacaktır. Ayrıca her pip 25$ ken 30 pip 750USD olduğu düşünülürse yatırımcı açılış fiyatından 30 pip stop emri koyabilir; bu durumda stop emri 0.7760dan oluşacaktır. Emirler, bir emrin açık pozisyonun kapanmasına neden olabileceği ve bu durumda kalan emirlerin de otomatik olarak yok sayıldığı O.C.O. olarak düzenlenebilir. Aşırı fiyat dalgalanmalarında emirleri uygulamak zor hatta imkansız olabilir.
Üste Dön

I/D

“If done” ın kısaltılmış halidir. O.C.O. üzerindeki bir döngüdür. Oluşan bir yatırımda O.C.O. yer aldığında, I/D henüz oluşmamış bir yatırımda yer alır. Bir örnekle açıklarsak; bir yatırımcının 0.7770ten AUD/USD paritesinde 250,000 AUD açık verdiğini ancak ihale fiyatının sadece 0.7730 olduğunu varsayalım. Yukarıda olduğu gibi müşteri $1,250 USD kar sağlamayı umut ediyor ancak 750 USD kaybetmeyi göze almamaktadır; öyleyse bu yatırımcı 0.7770ten 250,000 AUD/USD satarak asıl limiti kurabilir ve ilk limit başarılı olduğu takdirde aktifleşecek bir başka limit oluşturabilir. (işte buna “if done”şartlara bağlı emir denir)
I/D emri yukarıda bahsedildiği gibi bir stop emrini de bünyesinde barındırabilmektedir. Bir yatırımcı yukarıda verilen “50 pip kar ve 30 pip zarar” örneği üzerinde O.C.O emrini uygulamak istiyorsa o zaman bütün emirler şu şekilde anlaşılmalıdır:
0.7770 I/D, 0.7720 Limit ve 0.7800 Stop emriyle 250,000 AUD/USD satış.
Yatırımcının 1.2680den USD karşılığında 20,000 EUR almak istediği 205 sayılı Emrin yer aldığı Emirler tablosunda üzerinde O.C.O kombinasyonu ile tam bir I/D örneğini aşağıda göreceğiz. Böyle bir durumda, (10pip maksimum kayıpla) 1.2670den ona karşı bir stop emri ve 110 pip kar elde etmek için 1.2790 O.C.O limiti oluşabilir. Aşırı fiyat dalgalanmalarında emirleri uygulamak zor hatta imkansız olabilir.
 
Üste Dön



 
Trailing Stop

Trailing Stop emri, mevcut piyasa fiyatlarına bir mesafeyi koruyan ve piyasayı güncelleyen aktif bir durdurmadır. Yatırımcının istediği yönde gelişmekte olan ve garantili karın olmasının istendiği hareketli piyasalarda çok iyi uygulanmaktadır. Bir örnekle açıklamak gerekirse:
Yatırımcının 1.2430dan 200,000 USD/CHF sahip olduğu bir pozisyonda olduğunu ve 50 pip trailing stop ile 1.2380 stop emri oluşturduğunu düşünelim. Yatırımcı yukarıda bahsedildiği gibi maksimum 50 pip zarar edebilir ancak durdurma emri piyasa hareketlerindeki gibi kendini otomatik olarak güncelleyebilir. Örneğin 1.2450 market hareketleri ise durdurma emri, her zaman maksimum orandan 50 pip koruyarak, kendini 1.2400 den güncelleyecektir. Asıl yatırım sona erene kadar stop emri kendini güncellemeye devam edecektir. Aşırı fiyat dalgalanmalarında emirleri uygulamak zor hatta imkansız olabilir.
Üste Dön



 
Hedging Trades (Hedge İşlemleri)

(Koruma Altına Alma) LiderTrader platformunda, yatırımcılar posizyonlarını güvence altına alma avantajına sahiptirler. Hedge, var olan alışverişin zıt yönlerinde ve açık pozisyonlarında meydana gelen bir yatırımdır. Bu kısmi ya da tam bir hedge olabilir ve aynı etkiyi yaratıyor olsa da bir pozisyonu sonlandıramaz. Bazı yatırımcılar bu özellikten memnundur ve hedge’in yeterliliklerini (trading)borsa sistemlerinin dışında görmekten ziyade bir açık işlem olarak kullanırlar. Uzun ya da kısa vadede açık pozisyon ortaya çıkarması, açık işlem gibi davranması ve ileriki tarihlerde mutlaka sonlandırılmak durumunda olması dışında, hedgenin bir işlem kapatmak ya da kısmi olarak sonlandırmakla aynı etkiye sahip olduğunu belirtmek gerekir.
 Üste Dön



 
Rollover (Öteleme)

LiderTrader platformunda tüm açık pozisyonlar diğer iş gününe otomatik olarak yenilenmekte ve değiştirilmektedir. Geleneksel olarak, hizmet servisinden itibaren Foreks piyasasında bütün spot işlemler 2 iş günü için düzenledir. LiderTrader platformundaki Lider servis(delivery) işlemlerine izin vermediği için, bütün işlemler sonunda kapatılır. Bu sebeple servis yatırımlarından kaçınmak için, kararlaştırılan işlem tarihinde pozisyonlar otomatik olarak kapatılır ve bir sonraki yatırım tarihinde tekrar açılır. Olayı basitleştirmek ve müşteriye maksimum kazanç sağlayabilmek için bordro açma kapama oranlarını açık pozisyon oranındakiyle aynı seviyede tutmak gerekir. Daha sonra da takas edilen iki para birimi arasındaki kar oranlarının farklılığına bakılarak prim payı eklenir ya da eksiltilir.
Takası sonlandırana kadar, bu yöntem yatırımların devamlılığı için yatırımcının lehine çok faydalı ve zaman kazandırıcı bir metottur.
 Üste Dön
Blogger tarafından desteklenmektedir.